single-image

SORU SORMA SIRASI BİZDE, LGS!

Ortaokuldan liselere geçerken uygulanan ve 3 yıllık bir geçmişi olan liselere geçiş sınavı…

Namı diğer LGS…

Eğitim sistemimizin olmazsa olmazı merkezi sınavlarından sadece birisi olan ama bir anda geçirdiği “hızlı ve iddialı” evrimle eğitim dünyası gündeminden düşmeyen LGS sınavını aynalayalım, büyüteçleyelim bakalım neler çıkacak?

Büyüteçte görünen neler olacak buna bakarken de;

“Çoğu zaman doğru soruları sormak cevaptan daha zordur. Eğer doğru soruyu tespit edebilmişsen muhtemelen cevabı bulmak daha kolay olacaktır.” diyen kendi alanında ciddi başarılara imza atmış, tüm dünyanın konuştuğu bir isim olan Elon Musk’ın işaret ettiği tarzda, LGS’ye dair uygun ve doğru sorular sorma metoduyla bunu yapmaya çalışalım.

Zira yüzbinleri ilgilendiren sisteme dair zihinlerde oluşamayan cevaplar, değerlendirmeler, öngörüler belki de doğru sorular sorulamadığından olabilir; bir de bunu deneyelim. Çünkü her değerlendirme güçlü sorulara aranan cevaplarla isabetli olur.

LGS sisteminin muhattabı olan veli ve öğrenci kitlesinin;

“Çok çalışıyor(-um) fakat her defasında yapamamak gibi bir eylemle sertçe yüzleşiyor(-um), yapabilmeye dair inancımı kaybediyor(-um.), bilinçaltı(-m) yanlış kodlanıyor.”

“Yapamadığını sıkça ve defalarca göre göre yapamayacağına artık inandı.”

“Hiç olmayan duygu dalgalanmaları yaşar olduk, gelişim dönemlerinin en zoru olan ergenlikle birlikte bu kaygılı süreç iyice yönetilemez ve anlamlandırılamaz oldu.”

“Emek vermenin fakat karşılığını sıcağı sıcağına görememenin bunca deneyimlenmesi herhalde pes ettirecek.”

“Akademik özgüvene dair bu vesile ile ekilen  çürük tohumlar, zamanla büyüdükçe biz öğrenciyi eğitim-öğretime nasıl ısındıracağız?”

“Kontrol edilemez nitelikte kaygı bozukluğu belirdi, o kadar ki bu kaygı zaten bildiğini de yapamayacak boyuta getirdi. Kaş yaparken göz çıktı.”

gibi hiç de göz ardı edilemeyecek cinsten yüzlerce tespit ve yaşanmışlığın eşlik ettiği

LGS, bizim eğitim sistemimiz için bir problem değil midir? Problemse ne şiddettedir; es geçilecek, ihmal edilecek, sürece bırakılacak, deneyimleyerek test edilecek kadar basit nitelikte, geçici bir problem midir?

Sadece yüzde 10’un belirleneceği bir sınav elbette ki seçiciliği, eleyiciliği, niteliği, itibarı ile zor olacaksa neden her potansiyel, her seviye ve her çevreden öğrencinin girmesine izin verilen daha doğrusu umut bağlamasına izin verilen bir sınavdır?

Ebeveynler çocukları ile ilgili konularda gerçekçi olmaktan ziyade hayalperestlik kıvamında ümitvar olmayı tercih etme eğilimindedir. Bu realite görmezden gelinerek, bu eğilimi sebebiyle gerçekçi ve isabetli kararlardan çoğu zaman elinde olmadan mahrum olan veli veya öğrenciye bırakalabilir mi sınava girip girmemek kararı? Daha doğrusu veliyi ve öğrenciyi sadece sınavı hedef edinecek şekilde organize edilmiş bir sürece sokmak vebal değil midir, maddi manevi tüketmez mi, ülke geleceğinden çalmaz mı?

Öğrenci seviyesi ve gelişim dönemi dikkate alındığında LGS gibi zordan zor bir sınav nitelikli okul azlığından dolayı elzemse; LGS’nin mecburiyetine mahkum kaldığımız şartlara odaklanmak ve onları iyileştirmek daha isabetli değil midir? Yani “Nitelikli okul” kavramı ile lise bazındaki okullar arası bir ayrıma, yüzde 10’a yüzde 90 gibi bir oranla gitmek ürpertici değil midir? Makas neden bu kadar farkla keskin ve çok açık aralanmıştır?

Nitelikli olmayan ama oranı yüzde 90’la ifade edilen çokça lise hangi elle tutulur gerekçelerle varlığını sürdürüyordur? Nitelikli diye atfedilen standartın, niye sayıca yüzdesi çok, niteliklice yüzdesi az okullarda var edilme gayreti gözle görülür cinsten kanlı canlı süreçlerle yürütülmez de, ciddi emek verdiği halde yüzde 10’a giremeyenler bu okullara bir nevi mahkum edilir?

Geçmiş öğrenme nitelikleri göz önünde bulundurulduğunda bugüne bilgi-kavrama-uygulama bazlı bir süreçle gelen öğrenciler, özellikle analiz-sentez-değerlendirme basamaklarında üst düzey performans ve yeterlilik gerektiren sorular içeren bir sınava her seviyeden öğrencinin girebilmesi, bunu hedef edinmesi hangi öngörü veya vizyonla etiktir? Başarısızlığı erken yaşta iliklerine kadar tatmak neden kader olur bir nesile? Gerek donanım, gerek vizyon, gerek kalite olarak sürecin niteliğine yatırım  yapmadan, sürecin sonundaki belirleyici-eleyici olan değerlendirmenin niteliğini bu derece zirve seviyede nitelikli kılmak haksızlık değil midir? Bu bağlamda ciddi bir çoğunluğa sahip öğrenci için sonucu baştan belli bir sınav, öğrenci ve velinin hedefine konularak eldeki imkanlar, harcanan enerjiler, neden sonuç vermeyecek uğurda harcanıp geleceğe dair yanlış çizilmiş rotalar kurbanı edilir öğrenciler, bu vebal değil midir? Velinin ve öğrencinin zamanından, enerjisinden götürmez mi? Oysa ki daha erken safhada ve ön koşullu başvuru, aslında öğrencinin geleceğine dair daha gerçekçi rota çizmesine yardımcı olmaz mı?

Branşlar arasında neden daha adil bir zorlama seviyesi olmaz? Zaten bilişsel algıda zor, duygusal algıda korkutucu olmaktan öteye geçememiş bir matematik neden ‘düşündüğünden de daha zor ve korkutucu’ diye yeni bir bilinçaltı kodlamasına mahkum edilir?

Gauss’ın da işaret ettiği şekliyle bilimlerin sultanı ‘‘Matematik’’e dair bu erkence ve isabetsiz olumsuz kodlamalar ile kaybımız aslında her alanda olmaz mı, olmuyor mudur? Eliminasyonu, önyargılara mahkum ders olan matematik üzerinden yapmak, aslında uzun vadede kaybettiren bir yöntem değil midir? Öğrenci matematik ile yolları ayırmaya erken başlamıyor mudur? Öğrencinin matematik öğrenmesine bakışı, tespiti ve algısı ciddi anlamda olumsuz etkilenmiyor mudur? 

Öğrenci nüfusunun çok, gerçekten nitelikli okulun az olduğu ülkemizde elbette ki belli geçiş aşamalarında öğrenciyi seçime tabi tutmak en olası ve hak olan bir süreç. Peki nispeten azın azını seçmeye çalıştığımız bir eliminasyonu ara elemeler yapmadan, sürecin en sonunda ümit kıran, azim öldüren cinsten yapmak ne derece öğrenci merkezli, öğrenci önceliklidir?

Son tahlilde bu sorular alt başlıklar altında elbet artacak olsa da, ana hatları ile burada bitirirsek; 3 senelik geçmişi olan LGS; soru niteliği olarak derin, farklı ve özlenen olmakla birlikte, eğitim sistemimize birkaç beden büyüktür. Belki de eğitim sistemimiz yeterli olgunluğa erişememiştir bu sınav için. Zira bir kıyafetin güzel ve kaliteli olması her bedenin o kıyafeti iyi taşıyacağı anlamına gelmez. Süreç nitelikli kılınmadan, bu nitelikli süreç zamana yayılarak deneyimlenmeden; değerlendirme (LGS) ne kadar nitelikli olsa da, sonuç da yönlendirme de hep nitelikten nasipsiz kalır. Dev aynalarımıza özellikle ve öncelikle LGS konusunda küssek daha isabetli ve iyiliğimize olacak gibi.

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Diğer Yazılar

Zetyazilim Zetyazılım Tarafından Hazırlanmıştır.