single-image

ÖĞRETMENİME AÇIK MEKTUP

Sevgili Öğretmenim,

Bildiğiniz gibi eğitim kurumlarının iki temel görevi vardır: Eğitim ve öğretim. Bu iki kavram bazen birbirinin yerine kullanılsa da; öğretim genel itibariyle bireyi mesleğe, eğitim ise hayata hazırlar.

Çocuğunu okula gönderen velinin de buna uygun olarak iki beklentisi vardır: İlki, çocuğunun toplumda saygınlığı ve geliri yüksek bir meslek sahibi olması,  ikincisi ise iyi insan olarak yetişmesi.

Bunları kısaca açacak olursak; öğrencinin toplumda iyi gelir getiren ve saygın bir meslek sahibi olabilmesi için akademik yeterliliğe sahip olması gerektiğini biliyoruz. Buradaki en önemli husus, velinin çocuğu için düşündüğü mesleğin öğrencinin ilgi, yetenek ve isteğine uygun olup olmadığıdır. Yani velinin beklentisi ile çocuğun potansiyelinin uyumu tespit edilmelidir. Bu noktada okulun veliye yapacağı aydınlatıcı ve yönlendirici rehberlik çok önemlidir. Aksi takdirde tüm çabalarımız hedefini bulmadığı gibi, başarısızlığın biz öğretmenlere fatura edilmesi ihtimali belirecektir.

Sevgili Öğretmenim,

Öğrenciyi neyin harekete geçirdiğini öğrenen öğretmen, gelecekte onu nasıl motive edeceğini de bilir. Sıradan öğretmenler genelleyerek rehberlik yaparken, iz bırakan öğretmenler her öğrencinin güçlü yönüne odaklanır. Öğretimdeki hedefimiz, öğrenciyi potansiyelinin en üst seviyesine taşıyarak kendini gerçekleştirmesine yardımcı olmaktır.

Öğrencilerin akademik gelişimleri ile ilgili bir sorun yaşandığı zaman ilk akla gelen, öğrenciye yüklenen “öğrenme güçlüğü” kavramıdır. Biz öğretmenler arada bir kendimize ayna tutup “Acaba bizde öğretme eksikliği olabilir mi?” diye düşünerek olgun bir öğretmen davranışı gösterebiliyor muyuz? Bir öğretmenin mesleki yeterliliği öğrencilerine cevaplayabilecekleri kaç soru sorabildiğinden değil, kendisinin cevaplamakta zorlanacağı kaç soruyu öğrencilerine yöneltebildiğinden anlaşılır. Unutmayalım ki, cevher mücevhere dönüşmediği sürece değer kazanmaz. Cevheri mücevhere dönüştürecek olanlar da bizleriz.

Sevgili Öğretmenim,

Bunca senelik tecrübeler şunu gösteriyor: Öğrencilerin iyi öğrenememelerinin en önemli sebebi, derse ilgi duymamalarıdır. İlginin ön şartı ise sevgidir. Sevilmeyen ders yoktur, sevilmeyen öğretmen vardır. Öğrenci, kendi gönül kapısını aralamadığı sürece “öğrenme” eyleminin başlama şansı yoktur. Bu nedenle, bütün hal ve davranışlarımızı öğrencilere rol model olacak şekilde düzenlemeliyiz. Öğreten değil, birlikte öğrenen, öğrencinin ilgi alanına giren, onun ilgi alanındaki her şeyden bir şeyler bilen, çocuğun ve ergenin dünyasını anlayan, onları yargılamayan ve etiketlemeyen olmalıyız. Öğretmenlik bir memuriyet değil gönül işçiliğidir. Sevgi eksik olursa sahip olduğumuz bilgi ilgi çekemeyeceği için öğrenciye yarar sağlayamayacaktır.

Eğitim kısmına gelince; bu konu esas itibariyle bireyin manevi yönünü ilgilendirdiği için öğrencinin hayatına dokunan herkesin sorumluluk hissetmesi gereken bir konudur. Bireyin hayatında değer oluşturabilecek şeyler genel olarak “edinim” şeklinde gelişir. Çocuk, yetişkinleri modelleyerek öğrendiği için ebeveyn başta olmak üzere onun tüm sosyal çevresi, okula başladıktan sonra da öğretmenleri bu sorumluluğun farkında olmalıdırlar. Bu noktada bizim en temel görevimiz, çocuğun ailesinden almış olduğu temel değerleri koruyup geliştirmek ve davranış haline dönüştürmektir. Yapacağımız sosyal ve kültürel etkinliklerle öğrencilerimiz hem sosyalleşecek hem de değerlerin duygu boyutunu yaşayarak bu davranışı içselleştirip karakter haline getirecektir. Onlar yetişkin olduklarında sergiledikleri her olumsuz davranışta -dolaylı olarak- bizim de payımız olduğunun tam anlamı ile farkında olsak, yetişmeleri konusunda kesinlikle daha titiz davranırız.

Sevgili Öğretmenim,

Bir daha vurgulamalıyım ki, okulların varlık sebebi öğrencilerin iyi bir öğretim görmesine ve akademik başarılarına bağlıdır. Bunun yanı sıra kültürümüze uygun olarak milli ve manevi değerlerine bağlı, temel insani değerlerle donanımlı insan yetiştirmek de en mühim vazifelerimiz arasındadır.

Öğrencilerimizin akademik, sosyal, duygusal gelişimleri ve değerler eğitimi çalışmalarımızın, disiplinler arası anlayışla tüm branş öğretmenleri tarafından etkin bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Bunun için okulların psikolojik danışma ve rehberlik servislerinin yeni bir yapılanmayla tüm çalışanların içinde bulunduğu ortak bir rehberlik modeli etrafında yer almalarını sağlayacak bir organizasyona gidilmesinin daha sağlıklı olacağı değerlendirilmektedir.

Modern eğitim sisteminde, programlar, öğrencilerin gelişim özellikleri, ihtiyaçları, ilgi ve yeteneklerine göre düzenlenir. Sadece başarısız, haylaz, problemli gibi etiketlenmiş öğrencilerin değil, bütün öğrencilerin kendilerini daha iyi tanımak, kendi akademik sorumluluklarını üstlenmek, kendilerine uygun tercih ve seçimler yapmak için rehberlik yardımına ihtiyaçları vardır.

Ülkemizi daha ileri taşımak ve ülke sathındaki tüm okulların gençlerimizi yarınlara hazırlamak için bu hedeflere ancak “Siz Sevgili Öğretmenimle” ulaşabileceğimize inanıyor ve size güveniyorum.

Saygılarımla…

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Diğer Yazılar

Zetyazilim Zetyazılım Tarafından Hazırlanmıştır.