single-image

EĞİTİM HAKKI

Eğitim kavramı en temel anlamıyla insanları belli amaçlara göre yetiştirmektir. İnsanın evrenle olan tüm etkileşimini, kısacası insana dair tüm durumları ifade etmek için kullanılan eğitim kavramı, çok zengin bir içeriğe sahiptir. Eğitim, insanın mental olarak, kendini yetiştirmesini sağlamak üzere, kullanılan imkânların bütünü olarak nitelendirilebilir. Bu özelliği nedeniyle eğitim, disiplinler arası bir özellik taşımaktadır.

Eğitim ve öğretim kavramları günümüzde birbirlerinin yerlerine kullanılan ve anlam olarak karıştırılan kavramlardır. Eğitim kavramı genel bir anlamı ifade eder. Öğretim ise, daha dar ve özel bir anlama sahiptir. Öğretim, insana bilgi kazandırmayı, insanda var olan birçok yetenekten sadece zihinsel faaliyetlerinin geliştirilmesini ifade eder. Eğitim, öğrenim ve öğretim kavramlarını da içine alan çok geniş bir içeriğe sahiptir. Bu nedenle eğitim, insani bir hak olarak görüldüğünde,  kapsayıcılığı nedeniyle, eğitim-öğretim hakkı yerine, eğitim hakkı ifadesi tercih edilmiştir.

İnsanı diğer canlılardan ayıran en temel fark, onun bilinçli olması ve bilgiyi kullanma gücüdür. Bilgi, yalnızca eğitimle kazanılabilen ve yine eğitimle diğer toplumlara ve gelecek kuşaklara aktarılabilen bir olgudur. Bu nedenle yaşamsal devamlılığın ardından gelen en önemli hak, eğitim hakkıdır. Eğitim hakkı bu özelliği ve taşıdığı önem nedeniyle ulusal ve uluslararası hukuk kapsamında özel bir çalışma alanını oluşturmaktadır.

Eğitim hakkı, sosyal hakların başında gelir. Aynı zamanda anayasanın hükmü hiçbir ayrıma tabi tutulmadan herkesin, eşit eğitim hakkına sahip olmasını gerektirmektedir. Eğitimin temel bir insan hakkı olması kamusal sorumluluğu yani devletin nitelikli eğitimi, herhangi bir ayrım gözetmeden herkese parasız olarak sunmasını gerektirmektedir. Anayasal durum bakımından, sosyal bir hak olarak eğitim hakkı devlete karşı ileri sürülebilecek bir temel haktır.

Eğitim hakkı, kendine özgü niteliklerinden dolayı birçok uluslararası belgede düzenleme alanı bulmuştur. Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nin 26. maddesi eğitim hakkına ayrılmıştır. Birleşmiş Milletler bünyesinde hazırlanan eğitim hakkının düzenlendiği bir diğer sözleşme ise, Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’dir. Bu sözleşme Milletler Genel Kurulu’nun 16 Aralık 1966 tarih ve 2200 A(XXI) sayılı kararıyla kabul edilip imza, onay ve katılıma açılmıştır. Sözleşme 27. maddeye uygun olarak 3 Ocak 1976 tarihinde yürürlüğe girmiş ve Türkiye Sözleşme’ye 15 Ağustos 2000 tarihinde taraf olmuştur. Uluslararası sözleşmelerden, ortaya koyduğu denetleme sistemi ile ön plana çıkan ve bu çalışmanın temelini oluşturan “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi” dir. Türk hukukunda ise eğitim hakkı ile ilgili günümüzdeki en temel düzenleme 1982 Anayasasında yer almıştır.

  • 1982 tarihli Anayasamızın 42. maddesinde,

‘‘Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.’’ ifadesi ile eğitim ve öğrenim hakkı anayasal bir hak olarak belirlenmiştir.

Eğitim hakkının temeli, tüm insanların eşit olduğu düşüncesine dayanır. Din, dil, ırk, mezhep, cinsiyete dayalı ayrımcılığa maruz kalan, yaşlı, engelli, hasta, hükümlü, tutuklu olduğu için bu haktan mahrum bırakılan her vatandaş, mensubu olduğu devletten eğitim hizmetini alma hakkına sahiptir. Yirmi birinci yüzyılda siyasi, politik, ekonomik, teknolojik, sosyolojik değişiklikler insan yaşamını etkiledikçe insanların eğitilme ihtiyacı artmakta, alacağı eğitim de nitelik ve nicelik yönünden değişmektedir. Yeme içme kadar doğal bir ihtiyaç olan eğitimin, bir insan hakkı olarak kabul edilmesi, insanın diğer haklarını öğrenebilmesi için motor bir güç özelliği taşımaktadır.

Eğitim hakkı, temel bir hak olduğundan ve hiç kimsenin bu haktan mahrum edilemeyeceği ilkesinden doğan, her ne olursa olsun çocuklara eğitim imkânı sağlama ödevi, devletin eğitimi düzenleme hakkının varlığını göstermektedir. Bir başka ifadeyle, eğitim ve öğretimin devletin ödevi olması, devletin bu alanda düzenleme hakkını vermekte ve bunun sonucu olarak eğitim ve öğretim ile ilgili devlete birçok denetim ve gözetim yükümlülükleri yüklemektedir. Aynı zamanda sosyal bir devlet olmanın gereği olarak da ülkeler eğitim hakkını herkes için eşit ve adil olarak dağıtmak zorundadır.

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Diğer Yazılar

Zetyazilim Zetyazılım Tarafından Hazırlanmıştır.