single-image

BİLİNMEYEN BİR KADININ MEKTUBU-STEFAN ZWEIG

Kısacık bir mektuba insanı hayrete düşüren bir aşk hikâyesi sığdırılabilir mi?

Yazdığı kitaplardaki psikolojik analizleri ile okuyucuyu etkisi altına alan Stefan Zweig, aynı özelliğini bu kitabında da ortaya koyuyor. Kitap ünlü roman yazarı ‘’R’’ adlı karaktere bir kadından gelen mektupla başlıyor ve mektubun okunmasıyla bitiyor.

Okur, geriye dönüşlerle akıcılık kazanan mektupta kadının anlattığı üç farklı döneme şahitlik ediyor.

Kadın bilinçli bir şekilde ‘’R’’ ile yollarını üç kez kesiştirse de ‘’R’’ bunun farkına varamıyor ve kadının aşkına iştirak edemiyor. Aşkın pençelerini severek göğüsleyen bu kadın, yaşadığı acıyı mektuba öyle güzel işliyor ki, okuyucu her satırda hayal kırıklığı olgusunu çok güçlü bir şekilde hissediyor.

Kitapta dikkatimi çeken ve bence en önemli nokta, tutkular. Tutkular, korkular, duygular, acılar bizi insan yapan olgular… Hikâyede öyle tutkulu bir aşk var ki, ölen çocuğu ve kararmış hayatına rağmen bilinmeyen kadın, mektubunun tek bir satırın da bile bir suçlama yapmıyor ve sadece feryadını kaleme döküyor.

Peki tek başına yaşanan bir aşka gerçekten aşk denilebilir mi? Evet diyebilenlerin bir gün mutlak aşka ulaşacağından hiç şüphem yok.

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Diğer Yazılar

Zetyazilim Zetyazılım Tarafından Hazırlanmıştır.